Evden dışarıya çıkamayan milyonlarca engelliden biriydi O!..
Ergenlik döneminde beklemediği bir durumla karşılaşmıştı. Okuyacaktı, Hukuk Fakültesine gidecek avukat olacaktı, evlenecekti, çocukları olacaktı!..
Tüm umutları dört tekerleğin altında ezilip gitti.
Dört tekerlek hayatını karartmıştı. Oturdukları daire apartmanın en üst katındaydı, üstelik asansörde yoktu. Zaten bugüne kadar dert etmemişti ki asansörü. Onun koşan, merdivenleri ikişer, üçer atlayan sağlam bacakları vardı. Oysa şimdi ölü gibi duruyordu. Belinden aşağısını hissedemiyordu. Ellerinin gücü ile bacaklarını tutup kaldırmasa yerinden kıpırdamıyordu. Ne kadar önemliymiş bu bir çift bacak. Bütün hayatı, umutları demekmişte farkında değilmiş.
Dört tekerleğin altında kaldı umutlar.
Birgün yine o dört tekerlek ile hayata sarılacağını bilmeden öfke duydu, nefret etti, kızdı!..
Evinde umutsuzca yılları devirdi. Ne dışarının yüzüne baktı. Ne arkadaşları oldu.
O yaşıyor muydu? Bilemiyordu!...
Nefes alıyordu, hatta yeri geliyor gülüyor, yeri geliyor ağlıyor, eline aldığı kalemle hikayeler, romanlar yazıyor, resimler çiziyordu.
Evden onu dışarıya çıkaracak bir çift bacak var ama işlevselliği yoktu.
Birgün dört tekerlekli bir sandalyesi oldu, bununla dışarıya çıkmaya başladı; sonrada onun hayatını umutsuzluğa iten ama şimdi ona yeniden umut veren otomobili!..
Hayatını çalan dört tekerlekler yeniden hayatını ona adeta geri verdi.
Bazen bizi umutsuzluğa iten nedenle yeniden umuda sarılırız ya!..
Oturdukları daireden giriş kattaki daireye taşındılar. Artık dışarıya rahatça çıkabilecekti. Bu dört tekerlek yalnız onun değil tüm ailenin de neşesi oldu. Birlikte pikniklere gidildi, geziler yapıldı.
Dört tekerleğin hayatlarına girmesi ile birlikte tüm ailenin hayatı güzelleşti.
Dört tekerlekle başlayan umutsuz hayat, dört tekerleğin verdiği umutla devam etti.
Saygılarımla,
Selma Gürbey Taşdelen |