Engelliler ve Yaşam
   
 
  LUDWIG VON BEETHOVEN
LUDWIG VON BEETHOVEN  

O'nun tek sorunu 1802'de başlayan ve 1820 yılında tamamen sağır olmasına kadar süren hastalığı değildi. Üstelik hastalığı beste yapmasını engellemiyordu, aslında en mükemmel eserlerini bu dönemde yapmıştı. Ününe ün katan 9. senfoni de bu dönemin ürünüydü.

Beethoven, 1770 yılında Almanya'da (Bonn) doğdu. Babası enstrüman çalıyor ve şarkı söylüyordu. İlk piyano derslerini henüz dört yaşındayken babasından aldı. Katı bir insan olan babası çocuğunu çok zorluyor, henüz dört-beş yaşında olan ve parmakları piyanoya yetişemeyen çocuk bazen bu çalışmalar sırasında gözyaşı döküyordu...

Babasının hayali ise Ludwig'in tıpkı Mozart gibi muhteşem çocuk olarak üne kavuşmasıydı. Ancak babasının bu hayali olmayacak Beethoven daha sonra üne kavuşacaktı.

Beethoven Viyana'ya ilk gidişinden hemen sonra annesinin ölüm yolculuğunda olduğunu öğrenerek geri döndü. Beethoven hayatında ölümler ve sağlık problemleri yüzünden çok acı çekecekti. Ölüm daha o doğmadan ailesini yakalamıştı ve Beethoven'ın çocukluğu ablasının ölümünün acı gölgesi altında geçmişti. Annesinin ölümünden sonra Beethoven Viyana'ya geri döndü ve hayatının sonuna dek orada yaşadı.

1794'e dek Viyana aristokrasisi içindeki müzik aşıklarına saraylarda ve özel toplantılarda çaldı. 1795 yılına kadar halka açılmamıştı. Başlangıçta bir besteci olarak değil, bir piyanist ve öğretmen olarak adını duyurdu ve kısa zamanda üne kavuştu.

Hisleri ve fantezileri çok derin olan ateşli ve zeki bir piyanistti. Bu sırada verdiği ilk dönem ürünleri 5. senfoni ve Fidelio adlı operadır. Beethoven bundan sonra bir besteci olarak tanınacak ve orijinal bir müzik tarzı geliştirecekti. Kendinden önce müzik genellikle dinsel olarak veya insanları eğlendirmek için kullanılsa da O müziği ilk kez sosyal ve dinsel amaçlarından arındıracaktı.

Beethoven demokrasiden yanaydı. Hayatı aydınlanma çağının ve Fransız İhtilalinin entelektüel pırıltısı içinde geçiyordu. Eserlerinde özgürlük ve eşitlik üzerine kurduğu dünya idealini yansıtan Beethoven için insan hakları, demokrasi ve barış çok önemliydi. Bir fikri tohum halinde alıp besteye dönüştürürdü. O modern müziği keşfetmişti.

Geçirdiği kötü çocukluk onu kendi kendisini eğiteceği, tutkulu bir hayata taşıdı. Aristokrasi içinde oldukça seçkin insanlarla, düşünürlerle, sanatçılarla birlikte oldu. Mozart ve Goethe tanıştığı ünlü isimlerdendir. İsmindeki 'van' eki ona bu konuda yardımcı olmuştu çünkü insanlar bu eki soyluluğu gösteren 'von' ekiyle karıştırıyordu.

Ancak hiçbir şey onun için kolay değildi. Hayatında büyük tutkular ve çok büyük acılar vardı. Bunlar yaratıcılığını körüklerken mutlu olma hayallerini söndürüyordu. Asabi davranışlarla sonuçlanan büyük hayal kırıklıkları yaşıyordu. Aşk konusundaki çöküşleri, patronlarıyla arasındaki sorunlar ve sağlık problemleri onu umutsuzluğa sürüklüyordu.
1802 yılı Beethoven için bir kriz yılı olmuştu. Duyma bozukluğu olduğunu ve bunun daha da kötüye gideceğini anlamıştı. Kardeşlerine acı mutsuzluğunu, ölümü yakınında hissettiğini anlatan bir mektup yazmıştı.

'İnatçı, kötü niyetli ve insanlara güvenmeyen biri olduğumu kim söylüyor veya düşünüyor? Benim hakkımda ne kadar büyük bir yanılgıya düşmüşsünüz. Çocukluğumdan beri kalbim ve ruhum her zaman iyi niyet ve ümit taşıdı. Büyük şeylerin üstesinden gelebilmek için mücadele verdim. Fakat, düşünün ki altı senedir umutsuz bir acı içindeyim. Duygusuz hekimler yüzünden acım daha da büyüyor ve her yıl düzelme umudum biraz daha azalıyor. Hastalığımın tedavisi belki yıllar alacak, belki de imkansız.

Tabiatımın; coşkun, asabi, toplumun yargılarından kolayca etkilenen hassas yapısı nedeniyle kendimi insanlardan uzaklaştırdım ve hayatı yalnız yaşadım. Bunları unutup halkın arasına girsem de kötü işittiğim için hep kötü tecrübeler yaşadım. Çünkü insanlara 'Daha yüksek sesle konuşun, hatta bağırın çünkü ben sağırım' demem imkansızdı.....Bir insan yanımda flüt çalarken veya bir şarkı söylerken onu duyamıyor olmam bana büyük acı veriyordu ve tüm bunlar beni intihar fikrine sürüklüyordu... Kötü kaderim benim için iki kat fazla acı vericiydi çünkü yanlış anlaşılabilirdim. Arkadaşlarımla fikir alışverişi yapabilmem, özlü diyaloglar kurabilmem ve sohbet ederek rahatlayabilmem imkansızdı. Yapayalnız yaşamak zorundaydım.'

Bütün bunlar Beethoven'ın acılarını kendi ağzından anlatıyordu. Ancak O'nun tek sorunu 1802'de başlayan ve 1820 yılında tamamen sağır olmasına kadar süren hastalığı değildi. Üstelik hastalığı beste yapmasını engellemiyordu, aslında en mükemmel eserlerini bu dönemde yapmıştı. Ününe ün katan 9. senfoni de bu dönemin ürünüydü. Beethoven hastalığını utanç verici olarak görüyor, alay konusu olmaktan çok korkuyordu. Bu bir özgüven meselesiydi ve özgüvenini yaralayan bir başka konu da aşk ilişkileriydi. Abisi Johann ile arasındaki problem ise bu soruna dayanıyordu. Çünkü abisinin karşı cins ile problemi yoktu. Beethoven abisinin yardımcısıyla olan ilişkisini engellemek için Avusturya'ya giderek bu ahlakdışı ilişkiyi şikayet etmişti. Halbuki kendi özel hayatında da bu tür ahlakdışı ilişkilere ilişkin spekülasyonlar vardı:

Beethoven Viyana'ya gittiğinde onu konuksever çift Prens ve Prenses Lichnowsky karşılamıştı. Entelektüel çift aynı zamanda müzik aşığıydı. Beethoven çok uzun zaman onların misafiri olarak onların evinde yaşadı. Beethoven Prenses'e bazı bestelerini ithaf etti. Prens onu destekliyor, ünlü insanlarla tanıştırıyordu. Ancak bu işin bir de perde arkası vardı. Daha sonraları Beethoven evlenme ümidi taşıdığı Josephine Brunswik'e şöyle yazacaktı:

'Çok fazla ve düzenli çalışamadığım doğrudur, daha fazlasını yapabilirdim, ancak özel bir acı enerjimin büyük bölümünü benden aldı. Ve size duyduğum büyük aşktan sonra bu acı daha da arttı.

Tekrar beraber olduğumuz zaman, kimse bizi rahatsız etmezse, gerçek acılarımı, ölüm ve yaşam arasındaki mücadelelerimi benden dinleyeceksin. Uzun süredir, bir olay yaşamım boyunca hiçbir şeyden tat alamamacasına beni ümitsizliğe itti.'

Acaba Beethoven'ın bahsettiği bu olay duyma bozukluğu muydu? Ancak rahatsızlığı daha önceden beri vardı ve Josephine'e bunu daha yeni açıklayacak olması imkanlı gözükmüyordu. Beethoven'ın daha önceki ilişkileri de hüsranla sonuçlanmıştı. Sevdiği kadınlara beste ithaf etmek istiyordu ama Prens bunu engellemişti ve ithaf edeceği besteyi kendi kız kardeşine ithaf etmesini sağlamıştı. Beethoven'ın 'kimse bizi rahatsız etmezse' derken bahsettiği insan Prens olabilir miydi? Prens ve Prenses'in kasıtlı olarak Beethoven'ın ilişkilerine komplo kurması olası mıydı?

Bu ihtimal güçlü bir ihtimaldi. O zamanlarda Viyana aristokrasisindeki yatak odası oyunları kulaktan kulağa duyuluyordu. Prens Lichnowsky ise iflah olmaz bir zampara olması ile tanınıyordu. Prens'in Prenses için 'frijit' demesi saraydaki dedikodu kazanlarını kaynatmıştı. Prens böylesine yetenekli biri sayesinde Prenses'in oyalanmasını sağlıyor olabilir miydi? 1802 yılından sonra hem Beethoven'ın hem de Prenses'in hastalıklarla mücadele etmesinin nedeni yaşadıkları büyük stres ve ızdırap olabilir miydi?

Bunlar acı ihtimallerdi. Daha sonra Beethoven onların evinden ayrılacaktı. Ancak her zaman özlediği ilişkiyi bulamayacaktı. Doktoru Malfatti'nin yeğeni Therese Malfatti'ye evlenme teklif edecek ancak aldığı red cevabı onu daha da yıkacaktı. Beethoven düzenli uzun süreli gerçek bir ilişki istiyordu. Evlenmek arzusu içindeydi.

Bu yuva özlemiyle yeğenini evlat edinmeye karar vermişti. Bu karar onu yeğeninin annesiyle gireceği yasal davalara, üzüntülere ve mücadelelere sürükleyecekti. Bu mücadelenin sonunda evlat edindiği Karl bu üzüntülere dayanamayarak intihara teşebbüs etti. Karl ayrıca görme bozukluğu yüzünden okulundan da atılmıştı.

Beş yıl süren davalar, Beethoven'ın duygusal dünyasında yaşadığı hayal kırıklıkları, artık tamamen kaybettiği işitme duyusu Beethoven'ın eserlerini de vermesini engelliyordu. Kendisinin de mektuplarında sık sık söylediği gibi onu ayakta tutan tek şey sanatıydı. Ve ne yazık ki sanatını bu kadar eşsizleştiren ve dehasını ölümsüzleştiren de yaşadığı büyük acılar olmuştu. Beethoven'ın tutkulu, asabi karakteri yaşadığı üzüntülerle mayalanıyor, bütün bunlara Aydınlanma Çağı'nın büyük iyimserliği, yaratıcı ve azimli gelişimleri fon oluşturuyordu.

Ancak Karl'ın 1826 yılındaki intihar girişimi Beethoven'ı yıkmıştı ve bu onun için son damla olmuştu. O yıl büyük bir soğuk algınlığına yakalandı ve hastalığı onu öldürecek olan zatürreeye dönüştü. Beethoven 1827 yılında öldü ve büyük müzikal dehanın cenazesine yirmi binin üstünde insan katıldı.
Selma Gürbey Taşdelen
 
17.10.1970 İstanbul/Şişli doğumlu Selma Gürbey Taşdelen, 1983 yılında geçirdiği ameliyat sonucu, ortaokul son sınıfa geçtiği yıl %80 engelli olmuştur.
*
Engellerden dolayı okulu yarım bırakmak zorunda kalmıştır. Fakat 1995 yılından sonra iş hayatının içine girmiş, çalışırken bir yandan da dışarıdan okulunu okumuştur.
*
Anadolu Üniversitesi AOF Halkla İlişkiler mezunu ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi son sınıf öğrencisidir.
*
Kamuda Halkla İlişkiler Uzmanı olarak çalışmaktadır.
*
Evli ve bir çocuk annesidir.
*
Tekerlekli Sandalye kullanıyor olmasına rağmen sosyal hayatın içinde aktif olarak yer almakta ve kendi gibi engelli arkadaşlarına yardımcı olma gayretiyle birçok sosyal doku projesi içerisinde yer almaktadır.
Emine Zaimoğlu Yapıcıer
 
Emine Zaimoğlu Yapıcıer 21/12/1971 doğumlu. Nişantaşı Rüştü Uzel Kız Meslek Lisesi resim bölümünü okudu. Resime olan düşkünlüğü çocukluk yıllarında başladı duygularını iç dünyasındaki heyecanını tuvale yansıtarak kendini ifade etti. Konuşmadan anlatabileceği hislerini mutluluğunu bazen de içindeki kaosu hayata haykırabileceği tek araç olarak gördü. Asrın çocuk evinde iki dönem resim öğretmenliği yaptı. Türkiye genelinde yapılan resim yarışmasında okuluna birçok ödül kazandırdı.
*
% 60 görme kaybı yaşayınca hayata ve tüm çevreye küstü ,onu tuvale bağlayan yegane neden doğanın renklerini silik görmek hissettiği en kötü duyguydu. Çok değerli arkadaşlarının ve ailesinin yardımıyla seramik yapmaya başladı. Bu yeniden hayata başlamanın ilk adımı oldu.
*
Birleşik Fon Bankasında çalışan Emine Zaimoğlu hem iş hayatındaki başarısı hem de hafta sonları kendi geliştirdiği yöntemle resim yaparak tüm olumsuz düşünceleri yok edileceğinin bir örneği olarak kendini gösteriyor.
*
Hayatta başarılamayacak hiçbir şey yoktur sadece yaşamı sevmek gerekir diyen sanatçının asıl amacı resimlerin satılıp; bunların gelirini görme engelli olan sağlığına kavuşabilecek maddi durumları olmayan ailelere yardım edebilmek.…
*
”Bir kitapta sen oku” kampanyasında kendi seslendirdiği şiir,hikaye ve makaleleri bulunan sanatçı tüm duyarlı insanlara seslenerek ”bir kitapta sen oku” kampanyasına davet ediyor..
 
Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
Engelliler ve Yaşam Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol