İstanbul gibi büyük bir anakent e yaşamanın güzelliği devamlı keşif içinde olmak. Yeniliklere açık olmamda yeni yerler keşfetmeme sebep oluyor. Yalnız kendime saklamayı sevmiyorum bu keşfettiğim yerleri paylaşmak ve bu güzelliklerden herkes faydalansın istiyorum. Özellikle engelli olduğundan dolayı gidilecek yerler konusundaki tercihleri sınırlı olan engelli arkadaşlarımı haberdar etmekten tercihlerine bir yer daha katmış olmaktan mutlu oluyorum. Bugünkü yazımın konusu gidip, gördüğüm ve beğendiğim nezih bir mekân kısacası: Urfa’dan restorant
İnsan hayattaki şansızlıkları içinde bile şanslı yanlar bulur ya bende kendimi bazı konularda şanslı buluyorum. Örneğin dost seçimimde, ailem konusunda, iş, eş ve daha birçok konuda olduğu gibi…
Ben çok şanslıyım engelli değilken bulduğum can dostumu aradan geçen yıllara rağmen kaybetmediğim için… Gittiği yerlere benim gözümle bakıp, uygun bir yer bulduğunda “İşte şekerparemle gelebileceğim uygun bir mekân” diyecek kadar düşünceli can dostumla çok sık olmasa da (telefon ve internet ile aslında her gün ama) yüz yüze görüşmelerimizi arada gerçekleştiriyoruz. Son görüşmemizi Ramazan ayına girmemize bir gün kala gerçekleştirmeye karar verdik. Eşi ile sık gittiği ve çok sevdiği bir mekânı buluşmak için önerdi. Denenmiş ve sevdiğim herhangi bir engelle karşılaşmadığım mekânlardan birini düşünmüştüm ben ama arkadaşım orayla ilgili öyle güzel şeyler anlattı ki “Neden olmasın!”dedim.
Buluşma yerimizin Urfa’dan isimli restoran olduğunu söyledi ve yoğun iş temposundan fırsat bulduğu anda da eşinden yol tarifi alacağını ekledi. İnternette sitesini bulunca Urfa’dan restorantın ulaşım ile ilgili gerekli bilgilere de ulaşmak zor olmadı, Kâğıthane Merkez’deki bu nezih restorantı aslında benim haricim bilmeyende yokmuş. İş yerinden orada oturan arkadaşımda nasıl gidileceğini anlattı. Aslında arkadaşım burayı biliyor ama genelde gece ve şoför koltuğunun yanında gittiği için hiç dikkat etmemiş. Bazen bana da olur birisinin otomobili ile bir yere gittiğimde yollara dikkat etmem, insan otomobili sürünce öğreniyor yolları…
Arkadaşım yemeklerin Urfa yöresine ait olduğunu özellikle belirtti, eşinden dolayı Karadenizli bu kız doğu kültürünü öğrenmiş ve lezzetlerine alışmıştı. Kendimi tam bir Türkiye’li görüyorum. İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve İstanbul Kültürünü almış biri olarak her memleketten yakınım ve arkadaşım sayesinde her lezzete yakınımdır. Babam Bingöl, Annem Sivas, Eşim Adana-Osmaniye, Gelinlerimizden biri Rize, diğeri Edirne’li olunca zaten en yakınlarımla iç içe, Doğu, İç Anadolu, Karadeniz ve Trakya bölgelerinin başta yemek kültürü olmak üzere gelenek-göreneklerine alışmış oldum. Acıyı çok severim. Adana yemeklerine zaten alışık olduğumdan, Urfa yemekleri bana farklı gelmiyor. Zaten Adana ve Urfa yöresinin yemekleri birbirine çok benziyor. Yemeklerin güzel olması önemli fakat Emoş’um özellikle mekânın güzelliğinden bahsettiğinden bunu daha önemsedim. Çünkü en güzel yemek kötü bir ortamda lezzetli gelmez, güzel bir mekân ise insanın gözünü doyurur.
Kâğıthane’yi bu arada çok iyi bilmiyorum, oraya bu kadar yakın çalışıpta iyi bilmiyor olmam garip aslında ama işten eve, evden işe geçince genelde günlerim en yakınımdaki yerleri bile tanıyacak vaktim kalmıyor. Kâğıthane Merkez’den bir yokuş çıktık ve sol tarafımızdaki düzlükte bu güzel restorantı gördük. Kapıda Otopark görevlisi otomobilden inmeme yardımcı olup, girişteki rampadan da çıkmama yardımcı olduktan sonra otomobilimi park etmek üzere teslim aldı. Güler yüzlü yardımsever personel karşımıza çıkan en ufak engelde yanımızdaydı. Oturmak istediğimiz masaya kadar bize eşlik ettiler. Bembeyaz masa örtüleri ve bembeyaz rahat koltuklar ile dekore edilmiş, açık ve kapalı bölümleri olan bu restorantta her yer öylesine güzel görünüyordu ki nereye otursak diye düşünür olduk. Bembeyaz koltuklar bir kuğuyu anımsatıyordu. Oturduğumuz yerde hemen yanımızdaki dereden şırıl şırıl akan su, yüzen ördekler, derenin diğer yanındaki restoranta ait bölümü birbirine bağlayan şirin köprü, her şey öylesine masalsı idi ki bu ortamda bizi masal kahramanları gibi hissettim adeta.
Sevgili Emoş’umla birbiri ardına esprili, hayata dair konular, projelerimizi konuşup; aperatif olarak gelen şiş lavaş ekmek, tulum peyniri, tereyağı ve acılı ezmelerimizi yedik öncelikle sonra lezzetli patlıcan kebaplarımız ile akşam yemeğimizi tamamladık. Üstüne şekerli çaylarımızı içtik tatlı yerine çünkü tatlıyı yiyecek yer kalmamıştı midemizde. Video ve fotoğraf çektik bol bol…. Özellikle bol bol güldük… Can dostum ile bu mutlu günümüzü ailem ile paylaşmak üzere son günlerin teknolojisini de kullanmadan yapamadık. 3G ile video arama yapıp görüntülü olarak annem, oğlum ve yeğenlerim ile hep birlikte sohbet ettik.
Sohbete doyum olmuyordu hele can dostum sevgili Emoş’um ile vakit nasıl geçiyor anlamıyordum ama eve dönme vakti gelmişti. Bugünden geriye yine her günümüz gibi güzel mutlu dakikalar anı olarak kaldı bizlere. Bu anıları unutmamak üzere kayıt ettiğimiz cep ve fotoğraf makinemizdeki görüntüler ise her baktığımızda o günleri bize tekrar yaşatacak. Teşekkür ediyorum can dostum iyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın. Ortaöğretime başladığım yıl tanıştığım, 28 yıldır tanıdığım Emoş’um, seninle her gün güzel. |