Arkadaşım geçenlerde bana neden senin beyazın yok ?diye sordu. Şaşkınlıkla yüzüne baktım “oda nesi!”
Beyaz kart: %40 engeli olan her kişiye verilen ve tüm sosyal haklardan ücretsiz ya da yarı fiyatıyla hayatını sürdürmek olduğunu söyledi yüzünde alaysı gülümsemesiyle...
İlgimi çekti ve arka arkaya soru sormaya başladım nasıl yani... Nereden nasıl alacağım... nasıl kullanılıyor...ben alabilir miyim?...
Anlatmaya başladı önce sağlık raporumun olması gerekiyormuş.
Beyaz kart İETT ücretsiz seyahat kartı başvuru usul ve esasları özürlüler için beyaz kart veriyor.%40 ve üstü oranında özürlüler için verilen bir kart. Bu seyahat kartını alacak kişi nüfus cüzdanı fotokopisiyle T.C Vakıflar bankasına 5 lira yatırarak dekontunu alıp kartı alana kadar kaybetmemek gerek yoksa hadi yeniden yatır bu uyarıyı özellikle yaptı! ben hep kaybederimde önemli faturaları...
Kartı alabilmek için sonradan İETT Karaköy bürosundan temin ediyorsun. Bu arada “internetten de başvuru yapılabiliyor” diye de ekledi.
_‘’Ama’’ dedim,_’’ ben çalışıyorum izin nasıl alacağım aslında raporum hazır’’ kendi adına bir başkası da çıkarabildiğini söyledi ve bende kısa bir süre sonra ablamın sayesinde beyaz kartlı oldum önce sevindim ama bir yandan da otobüslerde nasıl karşılanacağım tedirginliğini yaşamaya başladım.
Beyaz kart ve ilk maceram...
Otobüs şoförü bana bakıyor gülen, sarışın, kalçaya kadar uzun saçlar (tabi postiş olduğunu nereden bilsin) karttaki resim ise kısa saçlar ve mutsuz yüz ifadesi şoför bir bana bakıyor bir resme sonra soruyor _ "bu sen değilsin!’’.
Nedense beyaz kartı kullananlar bakımsız üstü başı kötü olmak zorunda hissettiriliyor. Engelli ya! engelli biri, hele de beyaz karta sahip kişi bakımlı olmamalı bu nasıl bir zihniyet anlamıyorum ama Türkiye’de engeliysen her yönden noksan olmalısın. İlk binişte ilk tepkimi alıyorum. Bu sefer kendimi ispatlamak zorunda hissediyorum.
Cüzdanımdan kimlik kartımı çıkarıyorum. Bu sefer bir kimliğe, bir beyaz karta birde bana bakıyor. Otobüse binmenin bu denli zor olacağını bilseydim hiç beyaz kartı çıkarmak için bu denli ablamı koşturmazdım. Otobüs sanki onun ve beni bindirmemek için verdiği mücadelede bana tekrar soruyor _‘’senin neyin var’’ sınırımı zorluyor _ ‘’altında yazıyor ‘’ diyorum. yakın gözlüğü olmadığı için okuyamadığını söylüyor bende’’ o zaman “sizde neden şoförsünüz, görme engeliniz var’’ diyorum
Arkadan bir ses _‘’ hadi kardeşim geçinde bizde ilerleyelim tıkadınız yolu bizde binelim’’ gerginlik çoğalıyor. En sonunda son sözü ben diyorum _’’ bu kartı bana devlet verdi ve siz hala bendeki görünmesi gereken kusuru arıyorsunuz beni herkesin içinde rencide ediyorsunuz ayıp’’ sinirlerim bozuluyor ve “tek dileğim şu an bana hissettirdiğiniz duyguyu yaradanımdan size daha fazlasıyla göstermesini diliyorum’’ diyorum. Bu söz çok ağır geliyor şoföre tartışma başlıyor...
Engelli olmak...
Her yönde engellenmek..
İçerdeki birçok insan beni süzmeye başlıyor. Bendeki kusuru arıyorlar ve bende kusurlu olmak zorunda hissediyorum kendimi...
Türkiye’de engelimizle yaşamak ne acı diyorum içimden ama düşünüp asıl engeli olan bu adama ehliyet verilip şoför yapanlarda diyorum. Beyinen özürlü bir adamın eline yetki vermişler yüzüne bakıp ya engellisin ya da değil damgasını vurarak ya geç yada dur diyeceğini sanan bir adam...
İlk otobüs maceram böylece başlamış oluyor ve daha sonra daha başka otobüs hikâyelerim sıralanıyor.
Şimdimi; Şimdi kimse umurumda değil kendimi anlatmak zorunda hissetmiyorum. sadece beyaz kartımı gösterip yüzlerine dahi bakmadan alımlı şık ve düzgün adımlarımla kartımı gösterip arkama dahi bakmadan önlerinden geçip gidiyorum ve arkadaşımın ilk bana alaysı gülümseyişiyle kartı anlattığı günü hatırlıyorum ve ne demek istediğini anlıyorum. Şoför yada muavin hanım efendi --_''bakabilir miyiz tekrar'' dediklerinde duymuyorum bile çünkü onlarla tekrar polemikler yaşamak istemiyorum. Arkamdan ne konuştukları ve ne düşündükleri umurumda dahi olmuyor. Onlar benim gözümde beyinen engelli şoför parçası olarak görüyorum..tek söyleyeceğim “benim için ne düşünüyorlarsa yüce rabbim daha fazlasıyla onlara nasip etsin”
Burası Türkiye: kocaman kötülerin içinde bir elin parmakları kadarda iyi şoförümüzde var bunu da inkar etmeyeyim.
Sevgiyle can dostlarım |